Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
Yaşadığımız teknolojik ve hızlı değişimler sebebiyle Giderek insanların robotlaştırıldığı ve robotların da insansılaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Peki gelecekte bizi ne bekliyor? Dijital dönüşümü neresinden yakalamalıyız?
Dünya’nın en büyük ansiklopedisi Vikipedia ya göre dijital dönüşüm’ün tarifi şöyle: Toplumsal ve sektörel ihtiyaçlara dijital teknolojilerin entegrasyonuyla çözüm yaratmak. Buna bağlı olarak iş yapış şekillerinin ve kültürün gelişmesi ve değişmesi süreci. Evet farkındayım biraz uzun ve akılda tutması zor bir tanım. Belki de akılda tutmamız gereken kısım, Yaratıcılığı ve inovasyonu merkeze alan dijital dönüşüm’ün gerekliliği. Bu geleneksel metodlardan daha verimli sonuçlar elde etmek için ortaya çıkmış bir durum.
Tabi bu dönüşüm bir anda tasarlanıp kendiliğinden ortaya çıkmadı. internet’in bulunuşu, analog ortamdan dijital ortama geçiş, bilginin veriye dönüşmesi ve dijitalleşmesi, yüksek hızlı wifi bağlantı teknolojisi, yüksek hızlı mobil cihaz maliyetinin ucuzlaması bu zemini hazırlayan önemli gelişmelerdi.
Dijital dönüşüm pek çok fırsat ve riski de beraberinde getirdi. Dijital dönüşüm ile birlikte: hizmet ve üretim sektörlerinde yeni iş fırsatları, istihdam olanakları oluştu. Bu arada Kamu ve özel sektör için ihtiyaç duyulan bilgiye erişim de kolaylaştı. Fırsat eşitliği geldi, sosyal altyapı ve iletişim güçlendi. Ancak bilginin artması beraberinde “güvenlik” riskini getirdi. Mesela doğrulanmamış bilgiler dijital ortamda çok hızlı yayılabiliyor. Dijitalleşme; internet bağımlılığı, verilerin korunamaması, Siber suçların artışı, insanların sanal gerçeklik ile toplumdan soyutlanması, sosyal becerilerimizin azalması (örneğin artık konuşmuyoruz mesajlaşıyoruz) ve akıl sağlığının olumsuz yönde etkilenmesi gibi pek çok olumsuz etkiyi de beraberinde getirdi.
Bun teknolojiyi planlayanlar, geliştirenler, Uzay Yolu, Uzay 1999, Star Wars, Geleceğe Dönüş gibi filmlerle bize geleceğin teknolojisini anlattılar. Bugün bile fantastik uzay maceraları veya Avatar gibi kurgu bilim maceraları ile, olasılıkları ve dijital dönüşüm ile nasıl bir dünya ya doğru ilerlediğimizi altamaya çalışıyorlar. Belki de, şu anda bile var olan bu sanal teknolojilere insan oğlunu hazırlamaya çalışıyorlar.
1966 yılından itibaren toplam üç sezon yayınlanan Uzay Yolu dizisi ki; biz bu diziyi 1972 de TRT’nin siyah beyaz ekranlarından seyretmeye başlamıştık, seyrederken ağzımızı açık kalırdı; uzaktan kablosuz konuşturan haberleşme cihazları, insan görünce kayarak açılıp kapanan kapılar ve bunun gibi pek çok teknoloji artık hayatımkızın vazgeçilmez bir parçası ve bize hiç de garip gelmiyor.
Yaşadığımız bu dönemde artık teknolojik gelişim ve dönüşüm hızını Logaritmik bir artış olarak tanımlayabiliriz. Yani artık 1,2,3,4 gibi değil 10, 100, 1000, 10000 gibi inanılmaz hızlı bir ilerlemeden bahsediyoruz. Şöyle bir düşünürsek; Tarım toplumunun gelişimi on bin yıl aldı. Sanayi toplumunun üç yüz yılda bu günkü şeklini aldı. Bilgi toplumunun gelişimi ise elli yıl kadar sürdü. Artık bugün bilgi ötesi toplumundayız ve gelişim/değişim hızı günler, hatta satlerle ifade edilir hale geldi.
Dünya hayal ettiğimizinin ötesinde değişiyor ve inanılmaz bir hızla dönüşüyor. Eskiden büyük buluşlar arasında yüzyıllarca, ilerleyen zamanlarda 10 yıllarca farklar olurdu. Ama son döneme baktığımızda, artık hayatımızı değiştiren buluşlar, logaritmik bir hızla hayatımıza giriyor. Söz hazır buraya gelmişken; Bazılarına göre yapay zeka dünya var olduğundan bu yana yapılan en büyük icat. Çin gibi bazı devletlerin, 2030 yılı devlet hedeflerine bile girmiş durumda. Bir çok büyük şirket yapay zeka konusunda milyarlarca dolar para harcıyor. Biz farkında olmasak da, ortalama bir insan, günde 100 kereden daha fazla yapay zeka ürünlerine temas ediyor. Mesela Cep telefonuzndaki sesli asistan, bir yere giderken adres bulmak için kullandığınız navigasyon, internette gezinirken karşınıza çıkan reklamlar bunlar hep yapay zekanın kullanıldığı mecralar
Bir başka önemli teknolojik gelişme BlockChain ya da blok zincir teknolojisi. Çoğumuzun Bitcoin gibi elektronik para birimleriyle özdeşleştirdiği Block Zincir Teknolojisi sadece kripto para üretmek için mi kullanılıyor? Elbette hayır. Ülkelerdeki seçim ve oylama sistemlerinden, müzik endüstrisine kadar pek çok alanda kullanılıyor bu teknoloji. Hatta bu teknolojinin ilk olarak kullanıldığı popüler uygulama, bir müzik dağıtım uygulaması olan şimdilerde var olmayan NAPSTER dı.
Block zincir teknolojisi, güvenlik, şeffaflık ve hızlı transfer sağladığı için daha pek çok alanda kullanılacağa benziyor. İşte bir yanda tüm bunlar olup biterken diğer yanda dünya endüstri 4.0 kavramına kafa yormaya başladık. Ne diyorlar? Sanayi de dijital devrim… O halde bu tüm işletmeleri yakından ilgilendiren bir konu. Gelin isterseniz bu konunun biraz derinlerine inelim. Dijital ne demek öncelikle bunu netleştirelim. Fransızca’dan dilimize giren bir kelime. Dilimizde farklı anlamlarda kullanılan Dijital, aklınıza gelen her bir verinin, elektronik araçlar yardımıyla sayısallaştırılması olarak ifade edilebilir. Peki nedir bu sayısallaştırma? Aslında verilerinizin 0’lar ve 1’ler şeklinde dijital ortamlara yazılmasıdır. Peki bizim hayatımızdan örnekler vermek gerekirse? Tabi ki en başta mobil cihaz ve internet.
Yolda yürürken bir mesaja cevap vermek bahanesiyle bir başka yürüyene çarpmak, boynumuzun bir kaç santim daha öne eğik durması, makinalar benim işimi elimden mi alacak sorusunun sorulur hale gelmesi. Bununla ilgili bir kaç ilginç istatistiği de paylaşalım yeri gelmişken.
Geleceğin dünyasında muhasebeciler ve denetçiler % 94 olasılıkla, inşaat işçileri % 88 olasılıkla, tarım işçileri % 97 olasılıkla, fabrikalarda çalışan düz işçiler % 85 olasılıkla, düz ofis elemanları % 96 olasılıkla, şoförler ve dağıtım elemanları %96 olasılıkla işlerini Yapay zekaya ve robotlara bırakacaklar. Yani gelecekte bu meslekler olmayacak. Bu konuda eğlenceli ama bir o kadar da ürkütücü istatistiklere ulaşmak istiyorsanız willrobotstakemyjob.com sitesine göz atabilirsiniz. Tabi buna karşılık onlarca yeni iş alanı da devreye girecek ki bence bunlardan en ilginç olanı Avatar Psikoloğu. Hala tam olarak ne demek olduğunu da anlamış değilim.
Biz yine konumuza geri dönelim. Çarpıcı bir başka örnek; dünyada diş fırçası olan insan sayısından daha fazla cep telefonu olan insan olması dijitalleşmenin hayatımızdaki tam karşılığıdır. Mesela her gün 3000 kereden fazla telefona dokunmak. Mesela yazılım ve donanım geliştirmek için kurulmuş iki yüksek teknoloji firmasının 1 milyar dolar değere ulaşması. Bunlar dünya da bir ve ikinci sırayı paylaşan iki global şirket. İlginç olan; Ne bir gıda firması, ne bir otomobil firması ne de bir sağlık firması bu ekonomik değere yaklaşabilmiş değil. E hani açlık en önemli sorunumuzdu? Buna göre bir gıda firmasının ilk sırada yer alması gerekmez miydi? Bu listede yer alan en büyük beş markanın dijitalle ilgili olması, dünyanın hangi yönde ilerlediğini gösteriyor. Gerisini siz düşünün.
Peki dijitalleşmenin etkisini endüstri ve hizmet firmaları ne şekilde hissedecek? En büyük etki tabi ki reklam mecralarının değişimi.
Global bir danışmanlık firmasının verilerine göre 2019’un çevrimiçi reklam gelirleri 125 milyar dolar olarak tahmin edilirken, televizyon reklam gelirlerinin bundan 55 milyar dolar daha az olduğu belirlenmiş. 2024 tahminlerine göre bu fark 2 katın üzerine ulaşacak. Yani ağırlık merkezi çoktan dijital platformlara kaymış durumda.İkinci önemli etki üretim, lojistik ve dağıtım kanallarında, giderek daha çok dijital çözümlere yer veriliyor olması. Çünkü rekabette, düşük maliyet ve yüksek hız iki temel faktör halini aldı. Üçüncü sırada en az ilk ikisi kadar etkili diğer bir etki de müşterilerin istek ve beklentilerinin anlaşılarak değerlendirilmesi yer alıyor. Yani farklı platformlardan elde edilen büyük veri yığınlarından gelecek stratejileri yönlendirecek anlamlı bilgilerin elde edilmesi. Bu listenin içinde muhasebe, insan kaynakları, tasarım gibi alanlarda geliştirilen dijital çözümlerinsayısı hiç de az değil.
Peki tüm bunlar olup biterken siz ya da parçası olduğunuz kuruluş neler yapıyor? Hiç düşündünüz mü? Şu ana dek kapınızı bir dijital dönüşüm uzmanı çaldıysa; Sürdürülebilirliği sağlayarak operasyonel verimliliği artırmak, işletmeye analiz edebilme yetisi kazandırmak, hızlı aksiyon alabilme kabiliyetini sağlamak, kurumsal hafızayı oluşturmak, performans ölçümleri yaparak tam zamanında üretmeyi gerçekleştirmek gibi sloganları da duymuş olmalısınız. Artık pazarlama konuşmalarında, Yapay Zeka, Blok Zincir, Nesnelerin İnterneti, Sanal Gerçeklik ya da Üç boyutlu baskı gibi dijital dönüşüme katkı sağlayan teknolojilerden bahsediliyor.
Aslında hepsi doğru hepsi gerçek dee bizim mahallede durum ne? Bizim mahallede ortalama durum şu. Türkiye’de ekonominin bel kemiğini oluşturan Kobi’lerin ekonomi içindeki katkı payı % 95 civarında. Ama bu ekonomik varlığı ortaya çıkarırken, çoğu aile fertleri, eş, dost akraba’dan oluşan bu kobiler gerçek anlamda profesyonel bir yönetime ve projeksiyona sahip değiller. Bir ihtiyacı fırsata dönüştürerek çıktıkları bu yolda evet kazandılar ve büyüdüler. Ancak çoğu bu büyümeyi sürekli ve kalıcı zannettiği için şimdilerde ya kapandı ya da kapanmak üzere.
Yine bir global danışmanlık firmasının verilerine göre ülkemizdeki KOBİ’lerin neredeyse % 67’si Covid-19 sonrası alınan kararlar neticesinde üretim, pazarlama ve dağıtım aktivitelerini nasıl sürdürecekleri konusunda ciddi bir bocalama evresi geçirdi, hatta geçirmeye devam ediyor. Peki bunun sebebi ne? Sebep bir B planlarının ve iş sürdürülebilirlik algısının olmaması. Dert, başa gelene dek yalnızca bildikleri yolda yürümeleri. Dert başa gelince de, yandım yandım çözüm aramaları. Ama arkadaşlar, dünyanın o birinci ve ikinci sırasına gelmenin bir bedeli var. O da geleceği görmek hatta tasarlamak.
Klasik örnek ama bir kez daha hatırlamakta büyük yarar var. 2007’de hayatımıza dek hangimizin akıllı bir telefona ihtiyacı vardı? Şimdi günde 3000 kere dokunduğunuz akıllı bir yardımcıya ihtiyaç olduğundan kimin haberi vardı? İşte bu geleceği şekillendirmek, geleceğe dokunmak. Kobilerimizin dikkate alması gereken: işte bu ince nokta.
Büyük ya da küçük, önemli, ya da önemsiz, teknolojik ya da değil hiç farketmez, tüm işletmelerimizin değişime ve dönüşüme ihtiyacı var ve bu noktada yapacakları her türlü akıllı yatırım onları yarınlarda var edecek. Dijital dönüşüm işinin en önemli kısmı: bir çözüme kalkışmadan önce mevcut durumda nerede olduğunuzu analiz etmek ve gelecekte nerede olmak istediğinizi planlamak. Çözümler ,ondan sonra kendiliğinden belirecek. Lütfen ama lütfen modaya uyarak terzinin kalıbınıza uymayan bir elbise dikmesine müsade etmeyin.
İşletmenizde daha personel farkındalığını sağlamadan, hangi alanlarda dijitalleşeceğinize dışardan bir gözün karar vermesi size başarı değil ancak gereksiz bir maliyet yaratır. Alfabeyi öğrenmeden kitap okumaya kalkışanın hali gibi sizi sadece ortada ve çözümsüz bırakır. Hatta sizi şu anki işinizi bile yapamaz hale getirebilir.
Peki ne yapalım? Hiç bir şey yapmadan yok olmayı mı bekleyelim? Elbette hayır. Ama işe önce işletme kültürünü gözden geçirmek, bunu çalışanlara aktarmak, sindirmelerini sağlamakgerekli. Çünkü dijital dönüşüm bir kerelik bir şey değil. Bu süreç, her geçen gün ve hızla değişen dijitalleşmeye ayak uydurmayı gerektiriyor. Belki de üst yönetimde bile değişim rüzgarları esecek. Tüm bunları dikkate almadan danışman tavsiyeleri ile yol almaya çalışan işletmelerin işi oldukça zor. Yarınlarda var olmaları ise gerçekten şüpheli.
Benim amacım sizlere tavsiye vermek değildi. Sadece bu knuya dikkat çekerek düşünmenizi sağlamaktı. Umarım bu kısacık sürede sizleri dijital bir yolculuğun gerektirdiği psikolojiye bir nebze de olsayakınlaştırabildim. Gerisi yalnızca sizin elinizde.