Yeterli (Qualified): Bir işi yapma gücünü sağlayan özel bilgisi olan, nitelikli
Yetkin (Competent): Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun
İçinde bulunduğumuz denetim ve değerlendirme sahasında çokça birbirine karıştırılan iki kavramdır. Ehliyeti olmak ve araç kullanabilmek arasındaki farkı düşünün.
Ülkemizin de içinde yer aldığı çok sayıda ülkede halen denetçilerin sertifika programlarına katılmaları ve bir sertifika veya diploma almaları onların denetçi atanabilmesi için yeterli olarak algılanmakta. Peki hiç düşündünüz mü? Sahaya gönderdiğiniz denetçinin asıl görevi nedir? Onların asıl görevi Belgelendirme Kuruluşu (BK)’nu temsil etmek. Yani siz bir BK olarak istediğiniz kadar kurallı, etik, katma değer yaratmaya odaklı olun (tabiki ülkemizde bunun aksi davranan çok sayıda BK olduğunu biliyoruz) eğer temsilcileriniz, yani denetçileriniz istenen yetkinlikte değilse bunu başaramazsınız. Bu arada şunu da ifade etmek gerekir ki, eğitim sonunda yapılan sınavlardan elde edilen % 70 başarı hiç bişeydir. Yetkinlik % 100 bilmeyi ve yapabilmeyi gerektirir. Denetçiniz % 30 başarısız ve aksi tesadüf kapanış toplantısı yapmayı bilmiyor, uygunsuzlukları nasıl ifade edebileceğini ve müşteriyi nasıl motive ederek bu boşlukları ona doldurtabileceğini bilmiyor. Ne anladık biz bu % 70 başarıdan?
İçinde seyahat ettiğiniz uçağın pilotu için sınavda % 70 başarı elde etti deselerdi, veya doktorunuzun % 70 başarı ile mezun olduğunu bilseydiniz, diplomalarının olması sizin için bir anlam ifade eder miydi? Elbette etmezdi ve tedirgin olurdunuz… Çünkü durum kritik, hayati ve siz işin ciddiyetinin farkındasınız!
Peki üzerinde sadece “Denetçi Eğitimi” veya “Denetçi” yazan bir eğitimin sertifikası nasıl olurda Bir Denetçi’nin bir BK adına sahaya gidip denetim yapmasına yeterli gelir. Hadi bir başka bakış açısıyla ve % 30’u eksik de olsa bu kişinin bilgi sahibi olduğunu düşünelim, peki bu kişinin gereken denetçi davranışlarını saha da sergileyebilecek olduğundan nasıl emin olduk? Bunu nasıl ölçtük, değerlendirdik? İşte asıl bir denetçi için sahip olunması gereken bu kısma Yetkinlik diyoruz! Elbette bilgi gerekli ve önemli bir yetkinlik bileşeni. Eğitim önemli bir yetkinlik bileşeni ama hepsi bu kadar. Bir eğitim ve bunun sonucunda yapılan, ancak ve maalesef bilimsel bir ölçme değerlendirme tabanına dayanmayan sınavın sonunda elde edilmiş % 70 başarı seviyesi akreditasyon kurumu denetçilerinin bir bölümü de dahil olmak üzere pek çok kişi tarafından yetkinlik diye algılanmaktadır. Ama bindiğimiz dalı kesiyoruz kimse farkında değil. Kavramları gözden geçirmek ve yeniden yerli yerine oturtmak zamanıdır.
Eğitimi bir ticaret aracına çevirerek ve ISO 17024 haricinde uygulama modellerine dayanan ve üzgünüm ki kontrolsüz Denetçi Eğitim zincirleri oluşturarak piyasaya çokça sertifika türetmek ve sonra da bunu geçerli bir yetkinlik ifadesi saymak doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü BK bu belgeyi arşivine koyar, ne yapması gerektiğini bilmeyen denetçi sahaya gider, denetlenen muhtemelen denetçi ile aynı bilgi seviyesinde ve daha yüksek tecrübededir. Denetçi denetlenen karşısında ezilmemek için bir vergi memuru veya polis sertliğinde bir denetim (adeta teftiş) sergileyerek denetlenene bir katma değer oluşturmadan ” ıı ııh, olmaz hemşerim, bu böyle, bunu yapacan” demeyi marifet bilir. Ya da tam tersi tecrübesi boşlukları, aksaklıkları görmeye yetmediğinden denetlenene övgüler yağdırarak sahadan ayrılır. Kim kaybediyor? BK belge parasını, denetçi ücretini veya maaşını, müşteri de aradığı belgesini aldı. Ne güzel. Ama ülke kaybetti, kimin umurunda? Artık bunun sorumluluğunu omuzlarda hissetme zamanıdır ve bu bu sektördeki tüm oyuncuların sorumluluğudur. Elbette, boyalı kağıt satıcıları, maliyeti 5 TL olan bir ürünü binlerce liraya emeksiz, zahmetsiz, dertsiz, tasasız satıp çuvallarını doldurdukları için bu mevzu onların umurunda olmayacaktır. Çünkü onlar sıkıştıkça isim değiştirerek, balonları patladıkça o akreditasyondan, bu akreditasyona koşarak devam edecekler ve bundan utanmayacak, sıkılmayacak ve üzüntü duymayacaklar. Peki onların bu oyununa alet olanlar?
Abarttığımı düşünenler olacaktır. Hatta bu makale altına aksi görüş bildiren ya da savunanlar da olacaktır. Lütfen ezberlerinizi bozun ve düşünün. Bu yazıyı yazan kişi yaklaşık 30 yıldır bu işin içinde, IPC – Uluslararası Personel Belgelendirme Birliği’nin Başkanı, çok uluslu bir BK’nın genel müdürü yani blobal bir sektör oyuncusu, 30 yıldır denetim ve uygunluk değerlendirme işinin içinde ve aynı zamanda Akreditasyon Sistemleri Denetçisi. Lütfen söylemediklerimi değil, ne söylemeye çalıştığıma konsantre olun. Bir kişinin gücünün çok şeye yeteceğini, sen değişirsen ülkenin değişeceğini unutmayın. Burada, sizleri bilgiye boğmanın gereksiz bir gayret olduğu düşüncesi ile nokta koyuyorum. İlgi duyana dilediği ortamda gerisini de aktarırım. Daha önceki yazılarımda konunun detayına değindiğimi de hatırlatmak isterim. Sevgiyle kalın.